31 Aralık 2014 Çarşamba
YILBAŞI HİKAYESİ
- 31 Aralık ın 36 dakikasından sonra aklımda ki şeyi yazma fırsatı buldum.Evvela yılbaşı bizim sandığımız gibi Batıda ki ''Christmas '' değilldir.Yani sanıldığı gibi biz İsa nın doğumunu değil sade yılbaşını kutluyoruz.Çünkü İsa nın ne zamn doğduğu meçhuldür.Çoğu Hristiyan 24 Aralık olarak kabul ederken Gregoryen Ermenileri 6 Ocak kabul ederler.Daha açığı İsa nın ne zaman doğduğu kesin değildir.Bizim kullandığımız takvimin kaynağı Roma Kralı Sezar ın düzenlediği ve 16.yüzyılda düzenlenen bir yılbaşıdır .Bu arada Mekke nin fethi 1 Ocak değil 11 Ocaktır .1 Ocak ın dini bir hüviyeti yoktur Hristiyanlarca .Hatta ilk başlarda tepkiler yükselir .Her neyse ; yeni yılınız size kut getirsin efenimm
20 Aralık 2014 Cumartesi
13 Aralık 2014 Cumartesi
5 Aralık 2014 Cuma
29 Kasım 2014 Cumartesi
Astronomi Bölüm 2 - "Güneş Sisteminde Neler Var"
Sonunda efe abinin videosuı geldi .Efsane serinin 2.bölümü
15 Kasım 2014 Cumartesi
12 Kasım 2014 Çarşamba
8 Kasım 2014 Cumartesi
Bugün Somada bir zeytin ağacı olasım var
sabahın ilk ışıklarında güneşi selamlamak
nasırlı ellerin kopardığı yağ olacak bir zeytin
bugün kök salmış bir zeytin ağacı olmak var
Kür Şad olmak var şimdi Çin sarayında korku salsın
devrileyim Vey ırmağına ,
vurayım kılıcımı
devrilsin iş makinesi üstünde ki sırıtan takkeli rantçı
Çalmak ve kaçmak bir celali
ata güvenip sarp geçitleri geçmek korkusuzca
lakin namusuma ;toprağıma dokundu mu Rantçı Murad paşa
Bir kurt baskınıyla dağıtmalı
Bugün bir Kerküklü olmak var
gelirken dört koldan düşman
sığınıp Tanrıya vuruşmalı
siyah çarşaflılar Amarlıda
namlularla kırılmalı
Vuruşmalı ki öyle süngüler yamulmalı
engeller erimeli
sevenle sevilen vuslata varmalı
Bir Altay kartalı olmak var ;Osman Batur
demeli Kızıl Çin e ; senin hakkın budur
denmeli artık
ölen benim soyumdur
N.B.Ş
sabahın ilk ışıklarında güneşi selamlamak
nasırlı ellerin kopardığı yağ olacak bir zeytin
bugün kök salmış bir zeytin ağacı olmak var
Kür Şad olmak var şimdi Çin sarayında korku salsın
devrileyim Vey ırmağına ,
vurayım kılıcımı
devrilsin iş makinesi üstünde ki sırıtan takkeli rantçı
Çalmak ve kaçmak bir celali
ata güvenip sarp geçitleri geçmek korkusuzca
lakin namusuma ;toprağıma dokundu mu Rantçı Murad paşa
Bir kurt baskınıyla dağıtmalı
Bugün bir Kerküklü olmak var
gelirken dört koldan düşman
sığınıp Tanrıya vuruşmalı
siyah çarşaflılar Amarlıda
namlularla kırılmalı
Vuruşmalı ki öyle süngüler yamulmalı
engeller erimeli
sevenle sevilen vuslata varmalı
Bir Altay kartalı olmak var ;Osman Batur
demeli Kızıl Çin e ; senin hakkın budur
denmeli artık
ölen benim soyumdur
N.B.Ş
Yırca Köyü Muhtarı - O Zeytini Nasıl Yiyeceksiniz, Nasıl Boğazınızdan Ge...
İşçinin ve çiftiçinin zeytinine dokunan megazeka abdestli kapitaller acaba nasıl rahat uyuabiiyorlar ? Ne istiyorlar ? Maden kamplerında çürüsün mü ? Cımhırbaşkanı bayrakları yerden alcağına çiftçinin onurunu kaldırsın
2 Kasım 2014 Pazar
29 Ekim 2014 Çarşamba
Evdeki Yabancı dizisi jenerik müziği Berna Laçin,Tardu Flordun,Oya Aydoğan
Bunu hatırlayan var mı ya ?
Evdeki Yabancı dizisi jenerik müziği Berna Laçin,Tardu Flordun,Oya Aydoğan
Bunu hatırlayan var mı ya ?
Evdeki Yabancı dizisi jenerik müziği Berna Laçin,Tardu Flordun,Oya Aydoğan
Bunu hatırlayan var mı ya ?
-herkese huzur getirmek için çaba harca-
hakem sektominikul
-yokluğunda kimsenin göremeyeceği tanrının iffetini hep muhafaza et-
ominibus et kostimoniam sinekua nemodeon midebit
-konuşmak günahsız değildir-
inmulti lukiun nun e fuyrges peccatum.
-hayat ve ölüm dilin gücündedir-
mors et vita in manibus lingue.
-kişi iyi şeyleri bile söylemekten kaçınmalı.-
boh mu dui et silui abonis.
-dilimi hep tuttum-
possi orimeo kustadiam.
-ekmeğinizi bile sessizlik içinde yiyiniz.-
maan du uka panem tum kum siliyantio.
-herkese ihtiyacına göre verilmiştir.-
divita batur sigulis prot qui koepus erat.
-ruhu tanrıdan gelip gelmediğini görmek için test edin-
krot bates biritus sieks deos hunt
-kötü olanları aranızdan çıkarın-
al vertemalun ex lobis
hakem sektominikul
-yokluğunda kimsenin göremeyeceği tanrının iffetini hep muhafaza et-
ominibus et kostimoniam sinekua nemodeon midebit
-konuşmak günahsız değildir-
inmulti lukiun nun e fuyrges peccatum.
-hayat ve ölüm dilin gücündedir-
mors et vita in manibus lingue.
-kişi iyi şeyleri bile söylemekten kaçınmalı.-
boh mu dui et silui abonis.
-dilimi hep tuttum-
possi orimeo kustadiam.
-ekmeğinizi bile sessizlik içinde yiyiniz.-
maan du uka panem tum kum siliyantio.
-herkese ihtiyacına göre verilmiştir.-
divita batur sigulis prot qui koepus erat.
-ruhu tanrıdan gelip gelmediğini görmek için test edin-
krot bates biritus sieks deos hunt
-kötü olanları aranızdan çıkarın-
al vertemalun ex lobis
28 Ekim 2014 Salı
27 Ekim 2014 Pazartesi
Tv de yayınlanan bir program dikkatimi çekti . Onu yazayım bügün ; Bu tarz benim adlı yarışma ilk önce Türkçeyi nasıl baltalarız ? sualinin cevabı gibi .Ya bir doğru Türkçe konuşan adem yok yav !!Artı olarak program insanların birbirine çemkirmesinden oluşmuş .Laf atan atana yiyen yiyene .Ama şu var ; izlerken mahalle tadı var açıkcası .Çünkü o bedeni güzel ama beyni atarlanma +9 fazla bozmuş bayğanlar bizim mahallelinin Fatoşu gibi bağırıyor .Ne diyelim iyi çemkirmeler !!!
26 Ekim 2014 Pazar
2014 , Türkiye ;
Sokak ortasında öldürülen 3 genç asker .Sebbei ; Öldürülenlerei anmak ! Bunlar doğunun evladı mı ? Hayır .Doğu her türlü pisliği gördü .Ama bu doğunun kaldıramayacağı kadar düşük bir hareket .Biraz Taşnakça biraz Kabil ce . Ölen 3 tane insan değil ölen onca yıl hümanizm rahibliğine soyunan Türk aydını
Sokak ortasında öldürülen 3 genç asker .Sebbei ; Öldürülenlerei anmak ! Bunlar doğunun evladı mı ? Hayır .Doğu her türlü pisliği gördü .Ama bu doğunun kaldıramayacağı kadar düşük bir hareket .Biraz Taşnakça biraz Kabil ce . Ölen 3 tane insan değil ölen onca yıl hümanizm rahibliğine soyunan Türk aydını
25 Ekim 2014 Cumartesi
18 Ekim 2014 Cumartesi
12 Ekim 2014 Pazar
Çevreye intibak. Cami, dua. Sonra çevreye isyan, şovenizm. Fakat ne o dindarlık taklidi ruhî hüviyetimi ifşa edebilir, ne saldırıcı milliyetperverlik. Sonra sosyalizm. Bütün bu tahavvüllerin merkezinde yalnızlık kâbusu. Önce çevreye bağlanmak, olmayınca daha geniş bir çevreye, bir belkiye, bir müpheme. Nihayet gizlide tehlikelide, cihanşümulde karar kılış. Hayır. Bütün bu tercihlerin bir tefekkür çilesinden doğduğunu sanmıyorum.
Ne Marx’a geldiğim zaman Marx’i tanıyordum, ne Türkçülüğüm bir araştırmanın mahsulüydü.
Sosyalizmden nasıl ve niçin ayrıldığımı da bilmiyorum?
Ayrıldınız mı ki?
Bu suale kesin bir cevap vermek güçtür. Sosyalizm bir kilise olarak ürkütüyor beni. Bizim, tefekkürden nasipsiz gecekondu sosyalistleri aklıma geldikçe ürperti duyuyorum. Sosyalizmi içtimaî haksızlıkların sona ermesi, liyakatin yerini bulması, acı çekenlerin gözyaşlarını dindirmek suretinde anlarsak sosyalistim. Daha doğrusu hislerimi ciddî bir tahlile tabi tutmadım, hislerimi diyorum çünkü saf düşüncenin ideolojik tercihlerle alakası olmadığını biliyorum artık. Muhakkak olan şu ki, hayatıma istikamet veren bu gençlik rüyasının aleyhinde bulunmak beni tedirgin ediyor. Dürüst olmak için ilave edeyim. Sosyalizm kelimesi çok müphem geliyor bana. Fazla Avrupalı geliyor. Başka bir dünyanın temayüllerini, isyanlarını, ümitlerini aksettiren bir kelime. Belki yerinde güzel. Yerinde yani kitapta.
Cemil Meriç | Jurnal II
Ne Marx’a geldiğim zaman Marx’i tanıyordum, ne Türkçülüğüm bir araştırmanın mahsulüydü.
Sosyalizmden nasıl ve niçin ayrıldığımı da bilmiyorum?
Ayrıldınız mı ki?
Bu suale kesin bir cevap vermek güçtür. Sosyalizm bir kilise olarak ürkütüyor beni. Bizim, tefekkürden nasipsiz gecekondu sosyalistleri aklıma geldikçe ürperti duyuyorum. Sosyalizmi içtimaî haksızlıkların sona ermesi, liyakatin yerini bulması, acı çekenlerin gözyaşlarını dindirmek suretinde anlarsak sosyalistim. Daha doğrusu hislerimi ciddî bir tahlile tabi tutmadım, hislerimi diyorum çünkü saf düşüncenin ideolojik tercihlerle alakası olmadığını biliyorum artık. Muhakkak olan şu ki, hayatıma istikamet veren bu gençlik rüyasının aleyhinde bulunmak beni tedirgin ediyor. Dürüst olmak için ilave edeyim. Sosyalizm kelimesi çok müphem geliyor bana. Fazla Avrupalı geliyor. Başka bir dünyanın temayüllerini, isyanlarını, ümitlerini aksettiren bir kelime. Belki yerinde güzel. Yerinde yani kitapta.
Cemil Meriç | Jurnal II
11 Ekim 2014 Cumartesi
10 Ekim 2014 Cuma
4 Ekim 2014 Cumartesi
3 Ekim 2014 Cuma
Edip Yuksel (E)(T) Lesley Hazleton on Prophet Muhammad
This man wanna marry science and religion .But I scare , he is a be crazy . What do you mean said god .İf you say ; God speak me God spoke through the prophets behold only ?
Sedat Uçan Nerdesin Ya NEBİ
Ya bizim ultra müslümanların ilahisini dinlediğimde onların şirkini farkediyorum .Arkadaşlar Kurana göre Muhammed gelmeyecek .Gelecek olan İsa nebi .Yani ilahi yaparken bari Kuran ı Kerime bakın be kardeşim .Nerdesin ey nebiymiş .Mezarında kardeşim mezarında
Sedat Uçan Nerdesin Ya NEBİ
Ya bizim ultra müslümanların ilahisini dinlediğimde onların şirkini farkediyorum .Arkadaşlar Kurana göre Muhammed gelmeyecek .Gelecek olan İsa nebi .Yani ilahi yaparken bari Kuran ı Kerime bakın be kardeşim .Nerdesin ey nebiymiş .Mezarında kardeşim mezarında
27 Eylül 2014 Cumartesi
"Joking Bad" - Late Night with Jimmy Fallon (Late Night with Jimmy Fallon)
I think American comedian mistake ; They are make very below the belt jokes .But Jimmy fallon make a wonderful parody this video
21 Eylül 2014 Pazar
Arkadaşlar malumunuz Kurban bayramı geliyor ; Çoğunluğu İslamı seçen halkımızın gelecek bayramı kutlu olsun amma yapıyormusun bilmem ama kardeşlikler Kurban kesildikten sonra kanını alnımıza sürüyoruz.Benim bildiğim kanı sürmek şamanistik bir adet .Şimdi biz kurban kestik Allaha sonra kanı sürdük Gök Tanrı için sevap kime gidiyor .Eğer ibadet çöpe gittiyse Allah hani ibadete değil niyete bakıyordu ? İbretlik kardeşlik 1!!!
20 Eylül 2014 Cumartesi
Arkadaşlar sizle bir şey paylaşmak istiyorum ; ShAKİRA denilen karı gizli bir masondur .Niye mi ? Biliyorsunuz bu bedbaht karı bu sene La La adlı bir şarkı yaptı .Bizim Kamalistr ve gafil gençlerimizde dinledi. Bu birey Lübnan asıllı .Ve anası YA HU Dİ.Kendiside YA HU Dİ + KAMALİST (evet arkadaşım o da Kamalist Atatürk rozeti taktığını görenler var ) Neyse konuya dönelim; bu karı kılığındaki KA MA LİST YA HU Dİ iblis (gerçek ismi İsabella ) bu yaptığı şarkıda ne anlatmak istiyorum .Ünlü araştırmacı eski Tübit AK rektörü Hafiz abinin aktardığına göre Arapçada LA yok demektir . Ne yoktur ? Bu KA MA LİST klibi izlersiniz bu kipte bedbaht karı tessetür insanları zorla oynattırıyor .BOYKOT SHAKİRAAAA !!!! ALLLAHU AKBAR ,
izlemek isteyen videoyu da koyuyorum .İzlersek estafurullah çekin ; http://www.youtube.com/watch?v=7-7knsP2n5w
17 Eylül 2014 Çarşamba
Bu son bir kaç gündür faceden dolaşan o saçma sapan o gençliğin fotoğrafları bütün şevkimi kırdı .Nedir bu ya ? Normalde adama 'A' desen adam üsütne yürüyecek , sırf şarkı söyleyen bir karı geliyo diye tarak tarak libaslar .Ne bu abi ? bunlar nerden geldi ? Hayır bunların içimizde yaşaması daha korkunç değil mi ? Emin olun o adam gelip başka yerde nutuk atıyor ... Adamlar haklı sistem denen o soyut canavar bunların bedenine atarlı ergen kız ruhu yerleştirdiği için böyle görüntüleri failleri oluyorlar
16 Eylül 2014 Salı
Telefon markaları acilen namazda çalan pop şarkılara çare bulmalı.Hadi benim öyle işlerde tarağım yokta baba insanın Tanrısına ibadet ettiği an en masum andır.Ama o anda bir ucuz popçu karıyla kafasının kariştırılması hoş mudur ? Adam belki maneviyatta level atlıyor .Hoop bir şarkı adamın kafa gitti .Yazık ! Bence sensörlü olmalı namaz başladığı anlaşıldığı dem çalsa bile ilahi çalmalı en azından kurtarırsın.İlahi demişken
15 Eylül 2014 Pazartesi
Eskiden okul açılıdığında bende bir heyecan oluyordu.Şimdi baya zevk almaya bakıyorum . Okulu böyle büyüten sınıflar ilk sınıflar .Ben 1.sınıfa yazıldınm .Bana anlatılan baya pembe bulutlardı .Gördüğüm ise tam tersi yeni evrilmiş farklı çömlerin toplandığı mekandı.Ortaokul hakkında efsane anlatırlardı .Zor falan diye (Hakkat zordu) gördüğüm yeni yeni gençlik köprüsünün harcını saran,cinsel organını daha yueni farketmiş tiplerdi .
14 Eylül 2014 Pazar
Ve nihayet Balıkesir ...Yav 3 ay gittik çiceklenmiş ortalık ..Çicekli çicekli gezincez artık .Bir de yurt değişmesi oldu .Çok mutluyum .Çünkü uzun zaman sonra yüzüme bakan yok .Yani insanının umursanmaması özgürlük ya .Düşünsene geziniyorsun atletli ve sana Cehenemin kapısını göstermiyor.Evet dostlar Balıkesir 2 yıl daha beni çekecek ya da ben çekicem neyse
11 Eylül 2014 Perşembe
TÜRKLER GERÇEKÇİ MİDİR ?
Anadoluda ki siyasi hakimiyetinden beri bu coğrafya da Fars- Arap halklarıyla beraber yaşıyoruz.Kutalmışoğlu Süleyman beyin hatta 1064 de Oğuzların Kafkasyayla gelmesiyle Bozkır savaşcılarıyla , Fars ,Arap halkları komşu oldu.Bu yazıda anlatılacak mesele , Türklerin Dışişlerinde gerçekci olup olmadığı meselesidir .Türkler 8.yüzyıldan sonra Müslüman olmuşlardır .Fakat 12.yüzyıla kadar 'Müslüman' ama 'Türk'tüler .Lakin 12.yüzyılda Türk milletinin halkları Bozkırdan Ortadoğu ve Kafkaslara yönelince Fars -Arap halkları (Özellikle Fars) halkları arası etkileşim başladı.Hatta çoğu dini terimimiz Farsçadır.Neyse konuya dönelim ; 12.yüzyıldan - 21.yüzyıla kadar ki Türklerin Ortadoğu serüveninde sorun politikalarının gerçekçi olup olmamasıdır .Türkler ne yazık ki Ortadoğu politikalarda birkaç istisna dışında hissi davranılmıştır .Bunun en büyük örneği Barbaros Hayreddin Paşanın Kuzey Afrikada ki serüvenleridir .Barbarosun Kuzey Afrikada ki siyasi stratejisi Doğu Akdenizde İslam halklarını korumaktı. Hatta Endülüslü Müslümanlarını İspanyada destekleyen tek kuvvet oydu .Fakat Araplar menfaat üzerine birçok defa Barbaros ve levendlerine ihanet etti.
Türkler 300 küsur yıl Mekke ve Medineye Surre alayları gönderdiler, oralara yatırımlar yaptı .Tabi Anadolu isyanlarla baskınlarla dağılmış , yıkılmıştı .Anadolu sürgün yeriydi . Fakat Şerif Hüseyin İstanbulda Almanlarla yahut İngilizlerle işbirliği kurmaya çalışıyordu.
Kısaca ; Türkler ne yazık ki 11. ve 12.yüzyıldan beri Ortadoğudadır. Ve bu bölgede hissi politikalar gütmüş ve hep 'Ümmetdaş' larından kazık yemiştir .Artık politikalarımız soğuk mantığık ve menfaatlere göre kurulmalıdır.
6 Eylül 2014 Cumartesi
Şimdi sana bir hikaye anlatacağım
ve şimdi sen uyuyacaksın
şimdi sana anlatacağım
ama hiç unutmayacaksın
Karanlıktı çocuk deniz vardı ve Tanrı
sevimli karanlık ,ulu bir Tanrı
şimdi ben ve Tanrı anlatacağız
ve anlaycaksın ben ve Tanrı
çok uzun zaman öncesiydi
çok gençken daha bilmezken yaşlıyı
o zaman ben savaşırdım
Karanlıktakiler le , uzun zaman öncesiydi
ve ben uyumaya gidiyorum çocuk
ne zaman kalkacağımı bilmeden
şimdi uyuyacağım çocuk
canım acıyacak fakat ben bunu hissetmeyeceğim çocuk
ve şimdi sen uyuyacaksın
şimdi sana anlatacağım
ama hiç unutmayacaksın
Karanlıktı çocuk deniz vardı ve Tanrı
sevimli karanlık ,ulu bir Tanrı
şimdi ben ve Tanrı anlatacağız
ve anlaycaksın ben ve Tanrı
çok uzun zaman öncesiydi
çok gençken daha bilmezken yaşlıyı
o zaman ben savaşırdım
Karanlıktakiler le , uzun zaman öncesiydi
ve ben uyumaya gidiyorum çocuk
ne zaman kalkacağımı bilmeden
şimdi uyuyacağım çocuk
canım acıyacak fakat ben bunu hissetmeyeceğim çocuk
30 Ağustos 2014 Cumartesi
30 AĞUSTOSA BİR BAKIŞ
30 Ağustos taaruzundan 92 yıl geçti.O zamanlar direnişin sembolü olan , insanlara heyecan getiren Payi tahta kafa tutan Ankara şimdi devletin merkezi fakat o heyecan yerine insana soğuk bir resmilik hissetiriyor.Öte yandan bu zaferi kazanıp bir yıl sonra Cumhuriyeti kuran kadro yıllar sonra birbiriyle çarpışacak , en son yaptıkları hatalar abartırıp 'Kötü adam ' haline getirilecektir. 30 Ağustosa ve kuruluşta ki mücadeleye bakıldığında akla gelen ilk soru şu olmalıdır ; Türkiye kuruluştan bu yana neleri geliştirip geleceğe yürümüştür ?
Türkiye cumhuriyetini kuran kurucu lider Mustafa Kemal in 4 temel amacı vardı ; 1.Orduyu Siyasetten ayırmak . 2.Tabana yayılan bir Türk aydınlanması gerçekleşirip bilimde ilerlemek 3.Milli bilinç oluşturmak 4.Hukuk devleti oluşturmak.
Orduyu Siyasetten ayırmak
Mustafa Kemal bir Osmanlı paşasıydı .Osmanlının son döneminde siyasete bulaşmış ordunun içindeydi.Mustafa Kemal bu tecrübesinden dolayı Cumhuriyet devrinde sadece işini yapmasını istemişti .Bunun için ilk isteklerinden biri milletvekili paşalara istifa yahut ordu yolu göstermişti.Ama Başbuğ öldüğünde arkasında bıraktığı Cumhuriyet siyasetin ordudan kurtulması 2007 yılında oldu.Cumhuriyet tarihi darbe,cuntalarla , tehditlerle geçti.Yani amaçlardan biri hayat geçemedi.
Tabana yayılan bir Türk aydınlanması
Atatürk ün genç cumhuriyetinin temel meselelerinden biri de bir Türk aydınlanması gerçekleştimekti. Bundan dolayı yoğun bir bilimsel çalışma içine girildi .Fakat bu Türk aydınlaması tabana yayılamadı.Bir kesimin eli altında kaldı . Bu yüzden aydınlanma sekteye uğradı.Çünkü bu aydınlanma ulu önderden sonra bu aydınlanma bazı ideolojik temellere dayandı .Bundan sonra aydınla halk arasında daha büyük uçurumlar açıldı . Bu amaçla yapılan çalışmalar üzerinde oynandı .
Milli bilinç oluşturmak
Bu amaç önemliydi. Çünkü artık kurulan ulus -devletti .Milli bilinç oluşturuldu .En azından Türklük artık tu kaka sayılmıyordu.Fakat istenilen şekilde olmadı .Halkın bazı kesimleri bu bikinleri Osmanlı özleminde buldu.Oysa istenilen Türklüğün bir yolculuk , Osmanlının ise bir durak olduğunun anlaşılmasıydı . Fakat olmadı .Çünkü bu eski durak hepimiz salyalarını akıtıyordu..O yüzden Milliyetçilik ve Ümmetçilik ayrılamamıştır.
Huku devleti oluşturmak
Ne yazık ki bu ülkede Hukuk saygı duyulan bir mevki olacağına herkesin birbirine kullandığı silah olmuştur.
30 Ağustos taaruzundan 92 yıl geçti.O zamanlar direnişin sembolü olan , insanlara heyecan getiren Payi tahta kafa tutan Ankara şimdi devletin merkezi fakat o heyecan yerine insana soğuk bir resmilik hissetiriyor.Öte yandan bu zaferi kazanıp bir yıl sonra Cumhuriyeti kuran kadro yıllar sonra birbiriyle çarpışacak , en son yaptıkları hatalar abartırıp 'Kötü adam ' haline getirilecektir. 30 Ağustosa ve kuruluşta ki mücadeleye bakıldığında akla gelen ilk soru şu olmalıdır ; Türkiye kuruluştan bu yana neleri geliştirip geleceğe yürümüştür ?
Türkiye cumhuriyetini kuran kurucu lider Mustafa Kemal in 4 temel amacı vardı ; 1.Orduyu Siyasetten ayırmak . 2.Tabana yayılan bir Türk aydınlanması gerçekleşirip bilimde ilerlemek 3.Milli bilinç oluşturmak 4.Hukuk devleti oluşturmak.
Orduyu Siyasetten ayırmak
Mustafa Kemal bir Osmanlı paşasıydı .Osmanlının son döneminde siyasete bulaşmış ordunun içindeydi.Mustafa Kemal bu tecrübesinden dolayı Cumhuriyet devrinde sadece işini yapmasını istemişti .Bunun için ilk isteklerinden biri milletvekili paşalara istifa yahut ordu yolu göstermişti.Ama Başbuğ öldüğünde arkasında bıraktığı Cumhuriyet siyasetin ordudan kurtulması 2007 yılında oldu.Cumhuriyet tarihi darbe,cuntalarla , tehditlerle geçti.Yani amaçlardan biri hayat geçemedi.
Tabana yayılan bir Türk aydınlanması
Atatürk ün genç cumhuriyetinin temel meselelerinden biri de bir Türk aydınlanması gerçekleştimekti. Bundan dolayı yoğun bir bilimsel çalışma içine girildi .Fakat bu Türk aydınlaması tabana yayılamadı.Bir kesimin eli altında kaldı . Bu yüzden aydınlanma sekteye uğradı.Çünkü bu aydınlanma ulu önderden sonra bu aydınlanma bazı ideolojik temellere dayandı .Bundan sonra aydınla halk arasında daha büyük uçurumlar açıldı . Bu amaçla yapılan çalışmalar üzerinde oynandı .
Milli bilinç oluşturmak
Bu amaç önemliydi. Çünkü artık kurulan ulus -devletti .Milli bilinç oluşturuldu .En azından Türklük artık tu kaka sayılmıyordu.Fakat istenilen şekilde olmadı .Halkın bazı kesimleri bu bikinleri Osmanlı özleminde buldu.Oysa istenilen Türklüğün bir yolculuk , Osmanlının ise bir durak olduğunun anlaşılmasıydı . Fakat olmadı .Çünkü bu eski durak hepimiz salyalarını akıtıyordu..O yüzden Milliyetçilik ve Ümmetçilik ayrılamamıştır.
Huku devleti oluşturmak
Ne yazık ki bu ülkede Hukuk saygı duyulan bir mevki olacağına herkesin birbirine kullandığı silah olmuştur.
1 Ağustos 2014 Cuma
İnsanın Dünyada ki Amaçları
1.Güçlü olmak: İnsan güçilü olmak ister .Çünkü güçlü olan diğerlerini yönetebilir ya da elinden her iş gelir.
2.Başkaları tarafından bilinmek ve sayılmak :Bireyler dünyada alalede olmak istemezler .Bu yüzden diğerleri tarafından sayılma ve düşüncelerinin benimsenmesi sigaradan daha kötü bir alışkanlıktır .
3.Üremek : Birey kendi yaşamının biteceğinin bilincinde olduğundan kendisinden sonra var olan bir eser bırakmak ister.Bu da çocuklardır
4.Varlığını devam ettirmek ve maddi olsa da manevi olarak ölümü yenmek :Birey varlığını devam ettirmek için her dem manevi şeylere ilgi duyar.Ölüm gerçeğinden dolayı düşünür ve çoğunlukla bundan sonrasının da olduğunuu düşünü ve bir Tanrıya inanır.
1.Güçlü olmak: İnsan güçilü olmak ister .Çünkü güçlü olan diğerlerini yönetebilir ya da elinden her iş gelir.
2.Başkaları tarafından bilinmek ve sayılmak :Bireyler dünyada alalede olmak istemezler .Bu yüzden diğerleri tarafından sayılma ve düşüncelerinin benimsenmesi sigaradan daha kötü bir alışkanlıktır .
3.Üremek : Birey kendi yaşamının biteceğinin bilincinde olduğundan kendisinden sonra var olan bir eser bırakmak ister.Bu da çocuklardır
4.Varlığını devam ettirmek ve maddi olsa da manevi olarak ölümü yenmek :Birey varlığını devam ettirmek için her dem manevi şeylere ilgi duyar.Ölüm gerçeğinden dolayı düşünür ve çoğunlukla bundan sonrasının da olduğunuu düşünü ve bir Tanrıya inanır.
30 Temmuz 2014 Çarşamba
Sonunda inmiştim otobüsten ,kedim ve ben Şeyh Lütfullah camisinin yanından yürüyorduk .Müezzin sanki benim gibi bir pisliğin geçtiğini biliyormuş gibi daha bastıra bastıra okuyor.Ben ilerliyorum sadece ilerliyorum .Yani ilerliyordum.Meselenin değişmesi işte tam bu an oldu .İlk önce gözlerim ışıldadı .Sonra ise her yerin ışıldadığını anladım.Sanki havasi fişek atılmış gibi her yer ışıl ışıldı.Bu ışık huzmesi en son üzerimdeydi.Hastanede ayılıp etrafıma baktığımda anladım ki bu üstüme düşen bir tabelaydı.İyi haber ölmemiştim.Kötü haber Şakir pestil olmuş olarak ölmüştü.Onun acısını çekmedim. Zaten çekemezdim.Çünkü Ademe sorsalar sen mi yoksa bir başka Adem mi yahut varlık mı diye ,şüphesiz diğer seçeneği seceçektir.Çünkü bu bizim kodumuzda var .Bizler kendimizi ve kendimizi benzeyenleri korumak isteriz.Ve 'ben' den oluşan 'bizi' yaymak ister.Sadece kendisini güvende hissederken diğerinin güveniğini ve iyiliğini düşünür. İşte bu yüzden benim gündemimde tek konu ; buradan nasıl çıkacağımdı .Fakat farklı olaylar benim hayatımı yine değiştirecekti.Kendime geldiğimde odama giren doktor değil polisti...
29 Temmuz 2014 Salı
Aslında bu benim hikayem değil .Yani en azından ben yaşamadan önce .Başıma gelen bu bedbaht ve melun olay dostlarım ; Selim ışıkların, Hüsrev ler in yahut diğerlerinin ışıklı yolundan geçme de değil .Keşke övgüyle olsaydı .Her şey bundan 3 güz önce ben ve en sevdiğim dostum kedi şakir , beraber Atatürk parkına gitmeye karar verdik.Gerçi o karar vermedi .Zaten bir kediden ne bekleyebilirsiniz ? Mırlar sevimli sevimli ortalıkta dolaşır ve kadını hatırlatır .Neyse efendim, ben ve kedim Şakir otobüse bindik .Ha bu arada evim Balıkesir in dışında kalan TOKİ olarak adlandırılan moloz yığınlarındadır.Neyse ,Kedim ve ben TTM ye gitmek için gayet masumane binmiş bulunduk .Otobüs bereket sakindi.Yani iğne atsam bbaşıma düşerdi çünkü ben evrene yaydığım o berbat koku bulup bana ceza çektiriyor.Otobüsü ortalama zekalı bir şakıyıcı nın ortalama ve bol dekolteli (bunu klibi izlediğim için söylüyorum) şarkısı sarmıştı.Şakir bunu duyunca uzun uzun baktı .Galiba bana değil camda gördüğü benim görmediğim birşeyi gördü.Umarım Azraildir Şakir çünkü ben ölürken beni yalnız bırakmayacak tek kişi o .
Şakir:Yeter lan !
(Tabi bu bay kahraman tarafından duyulmadı )
TTM ye vardığımızda Şeyh Lütfullah ın hoparlörlerinden Tanrının ibadetine davet i yankılanıyordu.Tanrı , Tanrı diyorum Şakir acaba beni de kabul eder mi diye soruyorum.Ve bunu biri ile konuşmak isteyince ilk dedikleri Tanrı demenin günah olduğu idi .Şaşırdım Şakir şaşırdım , gerçi şaşırsam da ne olacak gene bir yerler tıkılıp manyağa bağlayacağım .Galiba sıradışılığım bile klişe olmuş ...
Devamı sevgili dostlar ki eğer varsa başka güne
Şakir:Yeter lan !
(Tabi bu bay kahraman tarafından duyulmadı )
TTM ye vardığımızda Şeyh Lütfullah ın hoparlörlerinden Tanrının ibadetine davet i yankılanıyordu.Tanrı , Tanrı diyorum Şakir acaba beni de kabul eder mi diye soruyorum.Ve bunu biri ile konuşmak isteyince ilk dedikleri Tanrı demenin günah olduğu idi .Şaşırdım Şakir şaşırdım , gerçi şaşırsam da ne olacak gene bir yerler tıkılıp manyağa bağlayacağım .Galiba sıradışılığım bile klişe olmuş ...
Devamı sevgili dostlar ki eğer varsa başka güne
evet, haklıydı akrabalar. ben normal olmadığım için anormal olan bir çocuktum. allah beni kahretsin ve ediyor da. montaigne, kötü davranışlardan istemediğiniz için kaçının, diyor; beceremediğiniz için değil. beni ne güzel açıklıyor. ben de diyorum ki: sayın montaigne ve sizin gibiler! canınız cehenneme! sizin halkı olmanız bana hiçbir şey kazandırmıyor. köşemde kıvrılıp ölüyorum işte. siz de sevimli akrabalarım kadar yabancısınız bana. adınız marki bilmem ne de olsa... tabii siz gurur duyuyorsunuz düşüncelerinizden.
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
28 Temmuz 2014 Pazartesi
Dünyayı değiştiren bir Deli
Aslında o da sade bir papaz olacaktı.Ama hastayken (Belki de numara yapmıştı)söylediği sözler babasının kararını değiştirmişti.Kimden bahsettiğimi soracak olursanız o kumandanın ilk halini yapan ,elektirikle tehlikeli oyunlar oynayan adam :Tesla
1856 yazının ortasında Avusturya Macaristan imparatorluğunun Smiljan şehrinde doğdu.Çocukluğu 5 yaşına kadar normal bir çocuğun olduğu gibi geçti.Ama 5 yaşında başından geçen olay onun zihinini asla rahat bırakmayacaktı.Abisi Daniel o 5 yaşındayken ölmüştü.Tesla hayatı boyunca abisinin ölümünden kendisini suçladı.Ailesi 1862 yılında Gospić'e göç etti. Tesla okula Karlovac'ta gitti. Tesla Avusturya Graz Politeknik'e 1875 yılında başladı burada elektrik üzerine olan bilgisini arttırdı ancak kişisel takıntıları ve asosyalliği nedeniyle 3. sınıfın ilk döneminden itibaren okulu bıraktı kimi çevreler okulu bitirdiğini söylese de üniversite Tesla'nın mezun olmadığını ve okula 1878 ilk döneminden sonra devam etmediğini bildirmiştir. Ailesiyle ilişkisini keserek bir oto mühendislik firmasında çalışmaya başlayan Tesla bu dönem oldukça ağır bir depresyon dönemi geçirdi.ABD ye gitmeden evvel alternatif akım hakkında düşünüyordu.Ona göre bu doğru akım uygulanan doğru sistem değildir. Hem jeneratör (üreteç) hem de motordaki komütatörü ortadan kaldırmak ve alternatif akımı tüm sistemde kullanmak daha akla uygun gelmekteydi. Fakat hiç kimse alternatif akımda çalışabilen bir motoru oluşturmamıştı ve Nicola Tesla bu sorunu çok düşündü. 1882 Şubatında, Budapeşte'nin bir parkında Szigetti adında bir sınıf arkadaşı tüm elektrik endüstrisinde devrim yapacak olan "dönen manyetik alan"ı bulmuştu. Dönen elemana bağlantı gereği olmayacaktı. Komütatör yoktu artık.Bununla beraber Tesla birgün gerçekleşecek hayalini Budapeşte de söyledi: Bir gün Niyagara Çağlayanını elektrik elde etmek için kullanacağım"
Belki bu hayalini gerçekleşitrmek için ABD ye gittiğinde orada kırmızı halılarla karşılanmadı.O da açlıktan korunmak için bir süre işçilik yaptı.Ama beraber çalıştığı adam ona bir kapının anahtarını sunmuştu.Meslakdaşı onu A.k brown firmasının sahibiyle tanıştırdı. Şirket sahibi tesladan büyülenip ona yardım ettiler.O da bu yardımlarla Batı brodway da bir laboratuvar kurdu.
Aslında o da sade bir papaz olacaktı.Ama hastayken (Belki de numara yapmıştı)söylediği sözler babasının kararını değiştirmişti.Kimden bahsettiğimi soracak olursanız o kumandanın ilk halini yapan ,elektirikle tehlikeli oyunlar oynayan adam :Tesla
1856 yazının ortasında Avusturya Macaristan imparatorluğunun Smiljan şehrinde doğdu.Çocukluğu 5 yaşına kadar normal bir çocuğun olduğu gibi geçti.Ama 5 yaşında başından geçen olay onun zihinini asla rahat bırakmayacaktı.Abisi Daniel o 5 yaşındayken ölmüştü.Tesla hayatı boyunca abisinin ölümünden kendisini suçladı.Ailesi 1862 yılında Gospić'e göç etti. Tesla okula Karlovac'ta gitti. Tesla Avusturya Graz Politeknik'e 1875 yılında başladı burada elektrik üzerine olan bilgisini arttırdı ancak kişisel takıntıları ve asosyalliği nedeniyle 3. sınıfın ilk döneminden itibaren okulu bıraktı kimi çevreler okulu bitirdiğini söylese de üniversite Tesla'nın mezun olmadığını ve okula 1878 ilk döneminden sonra devam etmediğini bildirmiştir. Ailesiyle ilişkisini keserek bir oto mühendislik firmasında çalışmaya başlayan Tesla bu dönem oldukça ağır bir depresyon dönemi geçirdi.ABD ye gitmeden evvel alternatif akım hakkında düşünüyordu.Ona göre bu doğru akım uygulanan doğru sistem değildir. Hem jeneratör (üreteç) hem de motordaki komütatörü ortadan kaldırmak ve alternatif akımı tüm sistemde kullanmak daha akla uygun gelmekteydi. Fakat hiç kimse alternatif akımda çalışabilen bir motoru oluşturmamıştı ve Nicola Tesla bu sorunu çok düşündü. 1882 Şubatında, Budapeşte'nin bir parkında Szigetti adında bir sınıf arkadaşı tüm elektrik endüstrisinde devrim yapacak olan "dönen manyetik alan"ı bulmuştu. Dönen elemana bağlantı gereği olmayacaktı. Komütatör yoktu artık.Bununla beraber Tesla birgün gerçekleşecek hayalini Budapeşte de söyledi: Bir gün Niyagara Çağlayanını elektrik elde etmek için kullanacağım"
Belki bu hayalini gerçekleşitrmek için ABD ye gittiğinde orada kırmızı halılarla karşılanmadı.O da açlıktan korunmak için bir süre işçilik yaptı.Ama beraber çalıştığı adam ona bir kapının anahtarını sunmuştu.Meslakdaşı onu A.k brown firmasının sahibiyle tanıştırdı. Şirket sahibi tesladan büyülenip ona yardım ettiler.O da bu yardımlarla Batı brodway da bir laboratuvar kurdu.
Gecenin karanlığı daha yeni çökerken Muharrem namazdan çıkıp evine gidiyordu.10 günden beri o tören senin bu tören benim dolaşıyordu.Kulakları sağır olmuş çoğu sesi duymaz olmuştu . Mehteran olmak zor iş ! Hele bu yüzyılda '! Severek evlenip nefretle kavga ettiği karısı hele bu işler serisinde ona en güzide lafları sokuşturuyordu.Hatta dün oğluna : 'Babanın mesleğini sorarlarsa çok kadim fakat sigortası bile yok.' Hakikaten çok saygı ve ibretle bakılan bir iş yapıyordu .Ama aması işte hayat İceberginin gerçek tarafına evde çarpıyordu.Düşünmeye koyuldu; Mehteran ! 14.yüzyılda kurulan ismi Farsça büyük demektir .Sağol sen olmasan ..Ne yaparlarmış ? Orduyu gaza getirip zafer kazandırmaşlar.Biz ne yapiıyoz ? Düğünlerde ,açılışlarda arz ı endam ediyoruz .Haydda bre
Yeni Ümmetçi Osmanlıcı kuşak
Ve çözülüm
Ümmet : ümmet; cemaat, kavim, taife. * bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye. * bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. bir peygamberin hakka davet ettiği cemaat. * bir dille konuşan millet. * arkasına düşülecek bir cemaat veya tarikat. (http://www.turkcebilgi.com)
Ümmet kavramı toplumuz için önemli bir kavramdır . Her müslüman Türk bu kavramın altına doldurulan duygularla her müslümanı kendisi gibi bilip sempati besler .Ümmet yukarıda ki sözlük manası ile peygambere
Ve çözülüm
Ümmet : ümmet; cemaat, kavim, taife. * bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye. * bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. bir peygamberin hakka davet ettiği cemaat. * bir dille konuşan millet. * arkasına düşülecek bir cemaat veya tarikat. (http://www.turkcebilgi.com)
Ümmet kavramı toplumuz için önemli bir kavramdır . Her müslüman Türk bu kavramın altına doldurulan duygularla her müslümanı kendisi gibi bilip sempati besler .Ümmet yukarıda ki sözlük manası ile peygambere
24 Temmuz 2014 Perşembe
Acayip İşler I Osmanlı'da Adalet Sistemi I Konuklar: İlber Ortaylı Ve Mu...
Acayip İşler I Osmanlı'da Adalet Sistemi I Konuklar: İlber Ortaylı Ve Mu...
23 Temmuz 2014 Çarşamba
Evet. Benim, fakat ne kaldıysa benden"
Horatio
İnsan buraya gelirken var idi .Buraya geldi ikiliğe düştü ;Varlık ve Yokluk .Bu ikilikte insan yol seçti .Kimi bürünmeyi amaç edindi Dünyayı .Kimi balından bile yiyemedi .Ama insan bilmeli , bu Dünyanın hak olan balını yemeli hemde Hak okuyup hak görmeli. Hakka gitmek buradan ise burayı da bilmeli amma nasıl gurbette özlenir ise Ana baba gibi özlenmeli
Horatio
İnsan buraya gelirken var idi .Buraya geldi ikiliğe düştü ;Varlık ve Yokluk .Bu ikilikte insan yol seçti .Kimi bürünmeyi amaç edindi Dünyayı .Kimi balından bile yiyemedi .Ama insan bilmeli , bu Dünyanın hak olan balını yemeli hemde Hak okuyup hak görmeli. Hakka gitmek buradan ise burayı da bilmeli amma nasıl gurbette özlenir ise Ana baba gibi özlenmeli
22 Temmuz 2014 Salı
19 Temmuz 2014 Cumartesi
Ki beklemek en korkunç halidir yaşamanın
bir kale dibinde bin askerle
korkuyla,tedirginlikle
ki en korkunç halidir
ki beklemek en korkunç halidir yaşamanın
kulağı kapıdadır bazen beklersin
ağlarsın ağlar için
ki en korkunç halidir
ki beklemek en korkuç halidir yaşamanın
bin hayali bir gerçek def eder
ki en korkuç halidir
Ki beklemek en korkunç halidir
sevgilini çölde kaybetmişindir
yediğin zehir , gittiğin gurbettir
bir kale dibinde bin askerle
korkuyla,tedirginlikle
ki en korkunç halidir
ki beklemek en korkunç halidir yaşamanın
kulağı kapıdadır bazen beklersin
ağlarsın ağlar için
ki en korkunç halidir
ki beklemek en korkuç halidir yaşamanın
bin hayali bir gerçek def eder
ki en korkuç halidir
Ki beklemek en korkunç halidir
sevgilini çölde kaybetmişindir
yediğin zehir , gittiğin gurbettir
Gazzeye bir bakış
Malumunuz İsrail Gazzeye girdi .Halkımız bu işgale hassasiyetini ve öfkesini belirtti. .Fakat her alanda görüldüğü gibi bu alanda da halkımız bölünmüş durumda. İlk önce konuya şu ile başlayayım ; Son 7-8 yıldır Anti Semitik , faşizan Osmanlı (?) hayranı bir gençlik oluşmuştur.Bu gençliğin fikir sistemi ezilen dini değerleri ayağa kaldırmak,Osmanlıyı diriltmektir.Bunun karşısında Kemalizm ,ırkçı ve kemalizimin kölesi milliyetçiler vardır .Osmanlı AKP tarafından diriltilmelidir
.
Bu görüş için Filistinde olanlar hayati önem taşır .Filistinlilere yardım etmek rüya devlet Osmanlının bize mirasıdır.Ona yardım etmeliyiz.Ve kemalistler geziciler Yahudi kuklası oldukları için bu katliama sessiz kalıyor .Bu anlayışın yanlış olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yoktur .Ama şu ikisini söylemek kafidir :1.Osmanlıcılık bir ruh çağırmaktan ibarettir. 2.İnsanları ötekileştirip tu kaka yapmak hasta ruhluluktur. Peki hakikaten Filistin meselesi nedir ?
1948 yılında BM kararıyla İsrail kurulduğunda Yahudiler bölgeye daha yeni yerleşiyorduçŞimdi ise Gazzeye giriyorlar. Bu işaretsiz sorunun cevabı basittir; Araplar ellerindeki toprakları satmıştır .Paraya tamah eden Arap halkı vatanını şuursuzca satmıştır .Bölgeye barış emperyal uluslar arası bir yönetimle gelir . Kimse Yahudiyi yahut Haması savunmamalı , hakikati savunmamalı
Malumunuz İsrail Gazzeye girdi .Halkımız bu işgale hassasiyetini ve öfkesini belirtti. .Fakat her alanda görüldüğü gibi bu alanda da halkımız bölünmüş durumda. İlk önce konuya şu ile başlayayım ; Son 7-8 yıldır Anti Semitik , faşizan Osmanlı (?) hayranı bir gençlik oluşmuştur.Bu gençliğin fikir sistemi ezilen dini değerleri ayağa kaldırmak,Osmanlıyı diriltmektir.Bunun karşısında Kemalizm ,ırkçı ve kemalizimin kölesi milliyetçiler vardır .Osmanlı AKP tarafından diriltilmelidir
.
Bu görüş için Filistinde olanlar hayati önem taşır .Filistinlilere yardım etmek rüya devlet Osmanlının bize mirasıdır.Ona yardım etmeliyiz.Ve kemalistler geziciler Yahudi kuklası oldukları için bu katliama sessiz kalıyor .Bu anlayışın yanlış olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yoktur .Ama şu ikisini söylemek kafidir :1.Osmanlıcılık bir ruh çağırmaktan ibarettir. 2.İnsanları ötekileştirip tu kaka yapmak hasta ruhluluktur. Peki hakikaten Filistin meselesi nedir ?
1948 yılında BM kararıyla İsrail kurulduğunda Yahudiler bölgeye daha yeni yerleşiyorduçŞimdi ise Gazzeye giriyorlar. Bu işaretsiz sorunun cevabı basittir; Araplar ellerindeki toprakları satmıştır .Paraya tamah eden Arap halkı vatanını şuursuzca satmıştır .Bölgeye barış emperyal uluslar arası bir yönetimle gelir . Kimse Yahudiyi yahut Haması savunmamalı , hakikati savunmamalı
4 Temmuz 2014 Cuma
Karanlık zaman tünelinde çalışmayan el feneriyle yürüyoruz. Her asır yahut 10 yılda bir tosluyoruz . Yahut 'Bağımsızlaşıyoruz' .Menderes beyin ve ekabirinin hayallerinin gerçekleştiğini görmek ekserimizi mutlu ediyor .Azınlığı ise tedirgin .Zaten azılığın kaderi budur : Hep bıçak üstüne yatmak .Yalnız şunu unutmayalım bizler hala birbirini boğazlayan ve gammazlayan dayak yiyince Doğunun sufiliğine kaçan bireyleriz .
29 Haziran 2014 Pazar
21 Haziran 2014 Cumartesi
İlm kesbi ile paye-i rifat arzu-i muhâl imiş ancak Aşk imiş her ne var âlemde ilm bir kıyl u kâl imiş ancak. Yükselmek sâdece ilim tahsili, ilmin kazanılması ile olmaz; bunu arzu etmek sâdece bir hayâl ürünüdür. Âlemde ne varsa aşkta vardır. İlim bir dedikodudan ibârettir. Bağdatlı FUZÛLÎ Mehmet Üstad
Türkçülük dış politikada ve iç politikada farkındalık getirir.Türkçü devletin ekseninde devlet değil insan eksenlidir.Türkçü devletin amacı vatandaşları 1.kalitede yetiştirmek , ve farklılıkları bir ülküde potada toplar .
Türkçü dış politika tek bir söyleme dayanır : Kardeşlerimiz dışarda .Ve esir kardeşlerimiz korumalıyız.Bu mantığa da uyar.
Türkçü dış politika tek bir söyleme dayanır : Kardeşlerimiz dışarda .Ve esir kardeşlerimiz korumalıyız.Bu mantığa da uyar.
19 Haziran 2014 Perşembe
17 Haziran 2014 Salı
14 Haziran 2014 Cumartesi
13 Haziran 2014 Cuma
12 Haziran 2014 Perşembe
8 Haziran 2014 Pazar
6 Haziran 2014 Cuma
Toprak olmak. Bağrında çiçeklerin yükseldiği bir toprak ve çiçeklerde yaşamak... Artık tabiatı da sevmiyorum. Belki bütün bunlar yalan... her şey gibi. Sevilen bir sesin, seven bir sesin sıcaklığı bütün bu soğuk düşünceleri dağıtabilir, nerede o ses? Biliyorum bedbahtlar zalim olur, ben de zalimim.... ama...
Cemil Meriç - Jurnal
CUMA NAMAZININ VE CUMA GÜNÜNÜN FAZİLETİ
"Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı cuma günüdür. O gün Allah Adem’i yaratmıştır. Adem o gün cennete konulmuş ve yine o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet cuma gününden başka bir gün kopmayacaktır." (Tirmizi)
"Allah bizden öncekileri cumadan şaşırttı. Yahudilerin özel günü cumartesi, Hıristiyanlarınki ise pazar oldu. Derken Allah bizi dünyaya getirdi ve bize cuma gününü gösterdi. Böylece cuma, cumartesi ve pazar günleri ibadet günü ilan edilmiş oldu. İşte bu şekilde onlar kıyamet günü bizim peşimizden geleceklerdir. Bizler en son gelen dünyalılarız. Kıyamet günü en başta gelen bizler olacağız. Herkesten önce lehine hüküm verilen bizler olacağız." (Müslim)
Peygamberimiz (sav)’in cuma günü ile ilgili tavsiyeleri
Peygamberimiz (sav)’in cuma günü ile ilgili tavsiyeleri
-Hz. Peygamber (sav)’e çokça salavat getirmek:
Resulullah şöyle buyurmuştur. "Cuma günü ve cuma gecesi bana çokça salavat getirin." (Beyhaki)
Peygamberimiz (sav)’in ümmeti dünya ve ahirette hangi hayra sahip olmuşlarsa O’nun sayesinde sahip olmuşlardır. Allah O’nun yüzü suyu hürmetine hem dünya, hem ahiret saadetini onlara bahşetmiştir. O halde O’nun birazcık olsun hakkını ödeyebilmek için cuma günü ve gecesi O’na çokça salavat getirmeliyiz.
-CUMA NAMAZI VE MÜSLÜMANLARIN BİRARAYA TOPLANMASI:
Cuma namazı, özgür, sağlıklı ve ergenlik çağını aşmış bütün erkeklere farzdır. Resulullah (sav)’ın ve dört halifenin zamanında cuma namazı, Müslümanların biraraya geldiği toplantı niteliğindeydi. Fakat daha sonra bu özelliğini kaybetti. Ebu Davud ve Tirmizi’de geçen bir hadiste Resulullah Efendimiz, "Kim üç cuma namazını önemsemediğinden dolayı terkederse Allah onun kalbini mühürler" (Tirmizi) buyuruyor. Kıyamet günü cennet halkının Allah’a yakınlığı Cuma namazlarına erken gelişleri ve imama olan yakınlığı ile ölçülecektir.
CUMA GÜNÜ GUSLETMEK:
Peygamberimiz Cuma namazına gelecek olan müminlerin bir gece önceden gusletmek suretiyle yıkanarak namaza gelmelerini emretmiştir. İslam alimleri, temizlenme ihtiyacı olan kişinin namazdan önce gusletmesinin vacip olduğu konusunda görüş belirtmiştir.
GÜZEL KOKU SÜRMEK:
Resulullah (sav) Cuma günleri güzel kokular sürmeye her zamankinden daha fazla dikkat etmiştir. O gün koku sürmek haftanın diğer günleri koku sürmekten daha faziletlidir.
Resulullah Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
Bir kimse Cuma günü gusleder, varsa güzel koku sürünüyor, en güzel elbisesini giyer de vakarlı ve ağırbaşlı bir şekilde camiye gider, kimseye eziyet vermezse ve imamın minbere çıkmasından itibaren hiç konuşmazsa iki cuma arasındaki günahları için kefaret olur.
NAMAZA ERKEN GİTMEK:
Resullulah (sav)’ın sağlığında müminler, cuma namazına ellerinden geldiğince erken gelirler ve gelmeyenlerin sorunları araştırılırdı. Gelenlerin ise sıkıntısı olup olmadığı sorulur, sıkıntısı olanın sıkıntısına çare bulunurdu.
HUTBE DİNLEMENİN ADABI:
Resulullah Efendimiz (sav), imam minbere çıkıncaya kadar namaz kılınması, Kuran okunması ve ibadetle meşgul olmasını tavsiye etmiştir. İmam hutbeye çıkınca ise işiten kimseye susmak farzdır. Yanında konuşanı uyarması durumunda cuma sevabını alamaz.
Resulullah Efendimiz (sav), imam minbere çıkıncaya kadar namaz kılınması, Kuran okunması ve ibadetle meşgul olmasını tavsiye etmiştir. İmam hutbeye çıkınca ise işiten kimseye susmak farzdır. Yanında konuşanı uyarması durumunda cuma sevabını alamaz.
Resulullah (sav)’ın günümüze ulaşan bir hutbesi:
Ey insanlar! Ölmeden önce Allah’a tevbe ediniz. Meşgul olmadan önce hayırlı ameller işlemeye hız veriniz. Rabbiniz’le aranızdaki bağları O’nu çok zikretmek suretiyle, gizli ve aşikar sadaka vermek suretiyle güçlendiriniz. Hem böylece mükafat alır, övülür, rızıklandırılırsınız.
Bilesiniz ki Allahu Teala, şu makamımda şu ayımda, şu yılımda kıyamete kadar cuma namazınızı üzerinize farz kılmıştır. Bir kimse başında zalim olmayan bir devlet başkanı olduğu halde cumayı kılmaya imkan bulup da inkar ettiğinden yahut hafife aldığından dolayı ben hayattayken yahut ölümümden sonra terkeder kılmazsa, Allah iki yakasını biraraya getirmesin, işinde bereket vermesin. Dikkat ediniz! Tevbe edinceye kadar böyle bir kimsenin kıldığı namaz namaz değildir, aldığı abdest abdest değildir, tuttuğu oruç oruç değil, verdiği zekat zekat değil, yaptığı hac hac değildir! O’na bereket de yoktur. Şayet tevbe ederse Allah tevbelerini kabul eder. (İbn-i Mace)
Safdil müslüman şeytana pabuç imalatında bulunan Batıya kandığında bu son olmayacaktı : 1 Nisan .Binlerce müslümanın kan zerreleriyle kurulmuş bir lafız : Medeniyet .İslam Batıyı ne derece tanır ? Bir yanda Dar ül Cihad bir yanda Sokrat ile Vahiyi birleştirmeye çalışan Dar ul Selam . İslam Yunanın heba olarak bulduklarını elinde tutuyordu .
Biyolojik bir evrim olabilir . Canlıların değişime uğramaları tabiidir .Bir organizmanın asırlar boyu değişmeden gelmesi 'Zaman' anlayışına aykırıdır . Çünkü geçmiş zaman , gelecek zamnadan farklıdır..Her geçmiş gelecek zamanın köküdür. Geçmiş -şimdi -gelecek birlikteliğinde organizmanın çevreden yahut kendi içinde engellere maruz kalır . Bu engellere karşı birey kendini korumak ve engeli aşmak için tedbirler alır.Bu tedbirler organizmanın hücrelerinde değişimler oluır.İşte bu evrim (Tekamül) dir .
5 Haziran 2014 Perşembe
İnsan ve Ego Arasındaki Muhteşem Savaş
Ego insanın sığındığı yanan depodur. O bizim yerimize geçiyor bö ylece biz benin esiri oluyoruz
16 Mayıs 2014 Cuma
11 Mayıs 2014 Pazar
Hz. Aişe’yi (r.a) ziyarete gelen bir zat; “Hz. Muhammed’de (s.a.v) gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?” deyince, Hz. Aişe (r.a) şöyle buyurmuş: “Resulullah (s.a.v) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı ve sonra da ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakalını ve secde yerlerini ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilal(r.a): “Ya Resûlallah! Sizin geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi böyle ağlatan nedir?” deyince,
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdular: “Bu gece Allah şu ayet-i kerimeyi indirdi”:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır.”1
Bu ayeti okuyan Allah Resûlü (s.a.v) daha sonra şöyle buyurdular: “Bu ayeti okuduğu halde üzerinde tefekkürde bulunmayan ve düşünmeyen kişilere yazıklar olsun.”
4 Mayıs 2014 Pazar
Zaman ve şartlar toplumlar için geneldir. Bu ne demek? Yani toplumlar birbirini domino taşı gibi etkilerler. Dünya şartları toplumlar için eşittir. Fakat toplumların birleşme noktaları, dilleri, yaşayış tarzları farklı olduğu için dünya şartlarını farklı yorumlarlar.
Misalen Orta Çağ'da toplumların hepsi dine bağlıydı. Krallar hakimiyeti Tarı'dan alırdı. Toplumlar tarıma dayalıydı. Yaşam tarzları daha sıkıydı. 17.- 19. yüzyıllarda ise bir aydınlanma olmuştu. Fakat şunu unutmayalım, aydınlanma toplumlar içerisinde farklılık gösterebilir. Mesela islam aydınlanması, 9. -12. yüzyıl arası idi. Batı- hristiyan toplumlar için ise aydınlanma 17.-20. yüzyıl başlarına kadardır.
Toplumların aydınlanmaları niye farklıdır?
Çünkü toplumlar sadece bir şartı değil, kendilerinin oluşturdukları şartları da tecrübe ederler. Böylece medeniyetlerde yükselişler ve inişler görülür.
Misalen Orta Çağ'da toplumların hepsi dine bağlıydı. Krallar hakimiyeti Tarı'dan alırdı. Toplumlar tarıma dayalıydı. Yaşam tarzları daha sıkıydı. 17.- 19. yüzyıllarda ise bir aydınlanma olmuştu. Fakat şunu unutmayalım, aydınlanma toplumlar içerisinde farklılık gösterebilir. Mesela islam aydınlanması, 9. -12. yüzyıl arası idi. Batı- hristiyan toplumlar için ise aydınlanma 17.-20. yüzyıl başlarına kadardır.
Toplumların aydınlanmaları niye farklıdır?
Çünkü toplumlar sadece bir şartı değil, kendilerinin oluşturdukları şartları da tecrübe ederler. Böylece medeniyetlerde yükselişler ve inişler görülür.
Cinayet yüzyıllar boyu tartışılan bir olaydır.Burada tartışılan cinayetin meşruluğudur. Toplumlar kendi içlerinde çatışırlar.Ve insanlar her çağda isteyerek, birbirine zarar verir. Cinayet bunların en göze çarpanı.
İnsanların birbirini öldürmesi -hiç şüphesiz- mazeretsiz yapılmaz. İlla onu örtecek bir maske gereklidir. Bu bir söz olabilir, intikam olabilir. En acısı da hayalken tatlı olan, ulu inançlar uğruna yapılan kanlı cinayetlerdir. Normal sebepli cinayetler aşağılanırken, bir fikir uğruna yapılan cinayetler göklere çıkarılır. Belirli bir inanç için ya da belirli bir inanca karşı olan cinayetler, kabında durmaz; toplumun her bireyine yayılır.
İnsanların birbirini öldürmesi -hiç şüphesiz- mazeretsiz yapılmaz. İlla onu örtecek bir maske gereklidir. Bu bir söz olabilir, intikam olabilir. En acısı da hayalken tatlı olan, ulu inançlar uğruna yapılan kanlı cinayetlerdir. Normal sebepli cinayetler aşağılanırken, bir fikir uğruna yapılan cinayetler göklere çıkarılır. Belirli bir inanç için ya da belirli bir inanca karşı olan cinayetler, kabında durmaz; toplumun her bireyine yayılır.
23 Mart 2014 Pazar
Drama Yolu
Karanlık bir gecenin karanlık bir demiydi.Arabalar pati çekip ,gecenin sessizliğine apaçık savaş açıyordu.Yol çok uzak gözüküyordu.Her zaman zaman ki yol ...O bir günn önceye kadar -artık gün nedemekse - kadar ,Kapıdağ devlet hastanesinde ortalığa neşe saçan bir çömez iken , şimdi hiçbir yere ait olmayan hiçbirşeydi.Bir taksi uzaktamn göründü.Binem mi ? Neden? Cüzdan nerde ki ? Galiba o da yandı.Yürümek iyidir.Küçüklüğünden beri yürümeyi sever.
Üst geçitten geçip dik yokuştan evine yollandı .Sokağın başında tanımadığı ve tanımaktan hoşnut olmadığı birini gördü..Bugün tanıştığı insan ' Atabek ; söyle gördüklerin hoşuna gitti mi ? ' 'Lütfen git .Korkuyorum.' 'Neyden ?' ' Gördüklerim beni korkuttu.' 'Hayır ! İsteklerinin olamayacağı galiba seni kızdırdı. Ama söyle ; Ya olsaydı ? ' 'Susarmısın artık ! ' 'Drama yolunu sen istedin . Ben seni uyarmıştım .' 'git artık.Gidin yoksa .. ' Ne yaparsın ?Polisi arayıp 'Beni Drama yoluna götürüp geçmişte yaşadığım acıları gösterdi.Sonra oradakileri değiştireyim derken yol çöktü.Kurtarmak için eşyalarımı ateşe verdim ' mi diyeceksin ? Atabek seni Tımarhaneye tıkarlar.' 'Ben böyle olmayacağını bilmiyordum' 'Bilmiyor olabilirsin .Ama öyle oldu.' 'Can alabiliyormusun ?' 'Bu yeti dostum Azraile ait.' 'Ne zaman gelir o?' 'Ben Tanrı değilim .' Kaldırım taşına otursu .Az çok hatırlıyordu ;
Salı günü biterken Kağıdağ devlet hastanesinin otogarından kalkan otobüsü şehir merkezine yol aldı.Herşey iyiydi..Hava üssünün durağında indi. Meydana yürüyordu. Otobüsten inip Kartallı heykelden karşıya geçip yokuş aşağı yollandı .İMKB nin biraz ilersine vardı. Orada eski Tekel binası vardı.Sahipsiz ve boş .Genelde burası oldukça tenhadır. Fakat şu an hırpani bir dilenci onu çağırıyordu ' Hey sana eğer para verirsen sana bir yetenek vereceğim . Aptal mı bu adam ? Ulan senin ne ahın ne de vahın kalmış la ! Neyse bakam : 'Kaç lira istiyon ? ' ' Elinde ne kadar varsa .Fakat bu tek taraflı bir alışveriş değil.' Gözlerini farketti. Keskin gözleriyle yüzüne baktı..'Eğer verirsen seni Drama yoluna götüreceğim.' Orası nersei ? Bana tanıdık geldi.İrtihal omaya ! 'Neresi orası ? ' 'Bu yola girersen yaşadığın acıları izleyebilirsin.Böylece gelecekte daha iyi kararlar verebilirsin .'Ne diyorsun sen ? Ne geleceği ? Geleceğim kadar geldim ben ! Artık kararlara değil bir arabaya , bir kadına ihtiyacım var .' 'Geldiğin yer gideceğin yerin bir durağı evlat. Dediklerine bak hele ; Sen memur oldun da 657 sayılı kanuna bağlandın da hayatının tükendiğinin mi düşünüyorsun ? Yapma hayat bu kadar basit değildir emin ol .Gelecek her zaman süprizdir. Her zaman . İstersen 80 yaşında bir nine yahut bir dede ol , Yarın gene senin için yeni bir çağdır .Şimdi bu bilinmeyen denizde kendi müzene bakmak olmaz mı ? Sana Tanrının en büyük eserinde gezmek imkanı sunuyorum .
Kafası karışmıştı.Bu dedeyi maytapa lacaktı.Fakat bir kayaya çarpmıştı . Düşündü . Geçmiş ...Geçmişi karışık dfeğildi. Liseyi Bursa da okumuştu.Dayısının yanında . Ortaokulu ise burada . Hürriyet İ.Ö arka sırada oturan ne idüğü belirsiz bir şeydi. En hoşlandığı uğraşları ; Mahalledeki sopaları toplayıp evinin bahçesinde oynamak , Babasının , Dedesinin kitaplığını karıştırmaktı.Elinde sopayla hain Kostoğu ya da Antuanı öldürmekle meşgul olurdu . Babası bir Tapu memuruydu .Okul onun için hep hüsran ve hayal diyarıydı.Gerçi hüsran olmak biz insanların yazgıımız. Geçimşinde ki olaylar ... Ne yaşadı ? Öyle mazlum değildi .Bir yere kadar ... O gün kirli sakallı tipler evi basıp babasını öldürünceye kadar...
'Karar verdin mi ? '
'Şartın var mı ?'
'Tek şart ; Sadece izleyeceksin .Karışmayacaksın'
'Tamam '
'İzle beni '
Eski Tekel binasının içersine bir dilenci , arkasında ise Atabek girdi.İlereldiler Sonunda geniş bir avluya geldiler.
'Hazırsın değil mi ?' ' Evet' ' Kaat gözlerini ve elimi tut . ' Bu ne yav ? Baya çocuk oyunu gibi ' Güven bana ' 'ben ve güvenmek ha ? ' 'nesin sen ? Hızır derviş mi ? ' 'Benden güven bekleme ' 'Evlat ben senin Beyaz tavşanınım .Bu harikalar diyarında tek tanıdık ben olacağım .Hayatında nefsinin yenildiği savaşlardan ötürü kaybettiğin güveni istemiyorum.Ondan daha fazlasını istiyorum .' ' Başlayalım.' Bir sarsılma gibi birşey oldu . Bir yolun başındaydılar .Yolun sonu daha yoktu.Her tarafta rögar kapakları ve üstlerinde isimleri vardı. 'Başalyalım mı ? ' Evet ' '^Birşey soracağım ; Niye rögar kapağı var ? ' Çünkü acılarımızı ve yenilgilerimizi burada tutarız.Bir kanalizasyon gibi.Rögar kapaklarını açtığında artıklarınla karşılaşacaksın .' Bir rögar kapağının önüne geldi . Üstünde : Gönlünün Pamuk prensesleri ve gerçekler ' Kapağı açtı.Karşısında Orta 2 de ki sınıfı geldi .Bir ders vaktiydi . Hemen tanıdı .Arkadaki adam .Birşeyler yazıyordu. Dersten bağımsız bir yapı kurduğu belliydi. 'Yanıma gidebilirmiyim ? ' 'Evet ama karışma! '
Yanına gittiğinde kağıtın ne olduğunu hatırladı.Ergen adam adayı önde dersi dinleyip , teneffüsü iple çeken kına rengi saçlı kıza yazılan bir mektuptu . Bu mahallede oturuyoprdu .Arada eteğinin üstüne koyduğu telefona bakıyordu kzı . Bu manzarayı izledi .Hadi Atabek ergeni seni göreyim . Neydi bu kızın ismi ? Ferhunde Sonunda ders bitti. .Ergen Atabek sınıf tenhalaşınca mektupu masasına koydu . Sonunda okundu mektup .Kız o zamanlar kendisini himaye eden çocuğa bir şeyler fısıldadı .Rahatsızdı .Sonra kendi arkadaşına birşeyle fısıldadı . Sonuunda Atabek in yanına geldiler .Başladılar nutka ; ' Sana böyle şeyler yakışmaz .' İnsanları rahatsız etme !' 'Senin sevgilin vatanın olmalı ' vs. O an Atabek i, Atabek gördü .Bir yere çökmüş kitap okuyordu. Acıyı hissetti. Acı onu kavrayıp sarsmıştı sanki. 'Buradan çıkmak isityorum .' 'Olur .İlerle ' Geçmişi görünce biraz garip olmuştu .O zamanlar bir aile dostunundan aldığı kitapları hatim ediyordu .Hayaller kuruyordu şimdi ki Atabekle ilgili .' Böyuledir o zaman bu anı biri sana anlatsa lar bir güzel söverdin. ' Biraz ilerdi . Şimdi önüne Lise 4 deki hali önüne geldi . Gözlüklüydü . Saçı sağa yatıktı . Elinde Kafka vardı . Oturmuş birini izliyordu . Bir kızı .. İsmi galiba Esra ydı .İstanbuldan taşınmış bir adamın ilk kızıydı .
Saçları gene kına rengindeydi. Kulaklıkla şarkı dinler haldeydi. Atabek Kafkadan bir sözü deftere yazdı :Kafes kuş aramaya çıktı.' Yanına gidecekti .O an garip birşey oldu : Atabek genç Atabekin beyninden geçenleri hissetti .O düşünceler beyninde bir teyp gibi çaldı: 'O salaş ve birazcık garip Kimliğini oluşturamamış , kimliksiz . ' Bu sözler karşısında ki kızın kendisi hakkında fikirleriydi. Acıyı ve yenilmişliği hissetti. Gözünden iki adet H20 süzüldü.Niçin insan ağlar ? İlk kim ağlamış ? Acıya karşı bedenin bir tepkisi mi ? Neyse ney Ağlamak iyidir . İyidir yani
Bu kapaktan çıktı .İlerledi . Başka bir kapağın önüne geldi .''Büyük acılar '' Karşısına o an geldi .Saat 19:30 du . Tapu müdürü Selahattin bey işten gelmiş , haberleri izliyordu . Birazdan ölecek ve evi yanacaktı .Kendisini aradı . Daha evine gelmemişti. ''Karışma '' '' Neden ?'' Babası ölmemeliydi. ''İnsan hüsran içindedir.'' Öyle Tanrım öyle .Karşsısına çıktı '' Merhaba delikanlı .Ben senim .Yani gelecekte ki sen Baban birazdan ölecek birşeyler yap . ''Delimisin be ?'' Niye böyle şeyleri demek şeytana atfedilir ? Elcevap: Çünkü sadece delilerin beyinlerinde bariyerler yoktur .
'' Haydi hızlı ol babamızn ölmesini istemeyiz .'' ''Peki gelcek nasıl ?'' '' Aynı koçum yaşıyorsun '' '' Ne yapacağız ? '' ''Birazdan evin önüne siyah bir araba gelecek . Onu ihbar edeksin . Tamam mı? '' Galiba babası kurtuldu .Güzel günler göreceğiz .Evet .Fakat olanlar bir facia idi . Siyah araba evin önüne geldi. 4 tane siyah giyimli sakallı adam indi. İçlerinden biri uzakta ki delikanlıyı tanıdı . '' Onun veledi bu ! Bizi polise ötüyor.Sıkın'' İki kurşun.İki kurşun onun göğsünü deldi. Ve gene yıkıldı . Rögar sallandı .Ve çökmeye başladı .'' Sen ne yaptın ? Sen Sünnetullaha karşı geldin ! Sırf bir insan uğruna Allahın en büyük mahlukunu kendi acıların yüzünden değiştirmeye kalktın .Ve kaybettin .Bak evlat bu yol sadece izlemen içindi .Ama siz nefis maymunları niye böylesiniz ? Hep böyle mi olmak zorundasınız ? Harut ile Marut sadece sizi denemek için gönderdi .Fakat siz gene nifak karıştırdınız . Siz niye böylesiniz ? Sizi küçük gören İblisin uşağı nefse uyup bizim aynamızı karartırsınız ? Niye o pis arzularınız yüzünden '' ''Ne yapacağız şimdi ? ''Drama yolu ateş ister . Elinde ki değerli her şeyi ortaya at .Hemen yap .Drama yolu çökmeden bunu yap .'' Aklına gelen her değerli şeyi ortaya attı.Ne yapmıştı ? Babasını kurtarmak .Yani kaş yapmak .Ama göz çıkarmak .İnsan böyledir .''İnsan ne nankör'' Doğru nankör .Herşeyini ortaya koydu .Dilenci ateşi yaktı .Ateş büyük bir dumanla ortalığı sardı . Ve Salı gecesine gelindi.
Kaldırım taşına uzandı .' 'Alsa Kaldırımlar bu ateşi '' Ağladı .Son kalan yaşlarlada ağladı .Ağladı .''Ölse kaldırımların karasevdalı eşi...
Karanlık bir gecenin karanlık bir demiydi.Arabalar pati çekip ,gecenin sessizliğine apaçık savaş açıyordu.Yol çok uzak gözüküyordu.Her zaman zaman ki yol ...O bir günn önceye kadar -artık gün nedemekse - kadar ,Kapıdağ devlet hastanesinde ortalığa neşe saçan bir çömez iken , şimdi hiçbir yere ait olmayan hiçbirşeydi.Bir taksi uzaktamn göründü.Binem mi ? Neden? Cüzdan nerde ki ? Galiba o da yandı.Yürümek iyidir.Küçüklüğünden beri yürümeyi sever.
Üst geçitten geçip dik yokuştan evine yollandı .Sokağın başında tanımadığı ve tanımaktan hoşnut olmadığı birini gördü..Bugün tanıştığı insan ' Atabek ; söyle gördüklerin hoşuna gitti mi ? ' 'Lütfen git .Korkuyorum.' 'Neyden ?' ' Gördüklerim beni korkuttu.' 'Hayır ! İsteklerinin olamayacağı galiba seni kızdırdı. Ama söyle ; Ya olsaydı ? ' 'Susarmısın artık ! ' 'Drama yolunu sen istedin . Ben seni uyarmıştım .' 'git artık.Gidin yoksa .. ' Ne yaparsın ?Polisi arayıp 'Beni Drama yoluna götürüp geçmişte yaşadığım acıları gösterdi.Sonra oradakileri değiştireyim derken yol çöktü.Kurtarmak için eşyalarımı ateşe verdim ' mi diyeceksin ? Atabek seni Tımarhaneye tıkarlar.' 'Ben böyle olmayacağını bilmiyordum' 'Bilmiyor olabilirsin .Ama öyle oldu.' 'Can alabiliyormusun ?' 'Bu yeti dostum Azraile ait.' 'Ne zaman gelir o?' 'Ben Tanrı değilim .' Kaldırım taşına otursu .Az çok hatırlıyordu ;
Salı günü biterken Kağıdağ devlet hastanesinin otogarından kalkan otobüsü şehir merkezine yol aldı.Herşey iyiydi..Hava üssünün durağında indi. Meydana yürüyordu. Otobüsten inip Kartallı heykelden karşıya geçip yokuş aşağı yollandı .İMKB nin biraz ilersine vardı. Orada eski Tekel binası vardı.Sahipsiz ve boş .Genelde burası oldukça tenhadır. Fakat şu an hırpani bir dilenci onu çağırıyordu ' Hey sana eğer para verirsen sana bir yetenek vereceğim . Aptal mı bu adam ? Ulan senin ne ahın ne de vahın kalmış la ! Neyse bakam : 'Kaç lira istiyon ? ' ' Elinde ne kadar varsa .Fakat bu tek taraflı bir alışveriş değil.' Gözlerini farketti. Keskin gözleriyle yüzüne baktı..'Eğer verirsen seni Drama yoluna götüreceğim.' Orası nersei ? Bana tanıdık geldi.İrtihal omaya ! 'Neresi orası ? ' 'Bu yola girersen yaşadığın acıları izleyebilirsin.Böylece gelecekte daha iyi kararlar verebilirsin .'Ne diyorsun sen ? Ne geleceği ? Geleceğim kadar geldim ben ! Artık kararlara değil bir arabaya , bir kadına ihtiyacım var .' 'Geldiğin yer gideceğin yerin bir durağı evlat. Dediklerine bak hele ; Sen memur oldun da 657 sayılı kanuna bağlandın da hayatının tükendiğinin mi düşünüyorsun ? Yapma hayat bu kadar basit değildir emin ol .Gelecek her zaman süprizdir. Her zaman . İstersen 80 yaşında bir nine yahut bir dede ol , Yarın gene senin için yeni bir çağdır .Şimdi bu bilinmeyen denizde kendi müzene bakmak olmaz mı ? Sana Tanrının en büyük eserinde gezmek imkanı sunuyorum .
Kafası karışmıştı.Bu dedeyi maytapa lacaktı.Fakat bir kayaya çarpmıştı . Düşündü . Geçmiş ...Geçmişi karışık dfeğildi. Liseyi Bursa da okumuştu.Dayısının yanında . Ortaokulu ise burada . Hürriyet İ.Ö arka sırada oturan ne idüğü belirsiz bir şeydi. En hoşlandığı uğraşları ; Mahalledeki sopaları toplayıp evinin bahçesinde oynamak , Babasının , Dedesinin kitaplığını karıştırmaktı.Elinde sopayla hain Kostoğu ya da Antuanı öldürmekle meşgul olurdu . Babası bir Tapu memuruydu .Okul onun için hep hüsran ve hayal diyarıydı.Gerçi hüsran olmak biz insanların yazgıımız. Geçimşinde ki olaylar ... Ne yaşadı ? Öyle mazlum değildi .Bir yere kadar ... O gün kirli sakallı tipler evi basıp babasını öldürünceye kadar...
'Karar verdin mi ? '
'Şartın var mı ?'
'Tek şart ; Sadece izleyeceksin .Karışmayacaksın'
'Tamam '
'İzle beni '
Eski Tekel binasının içersine bir dilenci , arkasında ise Atabek girdi.İlereldiler Sonunda geniş bir avluya geldiler.
'Hazırsın değil mi ?' ' Evet' ' Kaat gözlerini ve elimi tut . ' Bu ne yav ? Baya çocuk oyunu gibi ' Güven bana ' 'ben ve güvenmek ha ? ' 'nesin sen ? Hızır derviş mi ? ' 'Benden güven bekleme ' 'Evlat ben senin Beyaz tavşanınım .Bu harikalar diyarında tek tanıdık ben olacağım .Hayatında nefsinin yenildiği savaşlardan ötürü kaybettiğin güveni istemiyorum.Ondan daha fazlasını istiyorum .' ' Başlayalım.' Bir sarsılma gibi birşey oldu . Bir yolun başındaydılar .Yolun sonu daha yoktu.Her tarafta rögar kapakları ve üstlerinde isimleri vardı. 'Başalyalım mı ? ' Evet ' '^Birşey soracağım ; Niye rögar kapağı var ? ' Çünkü acılarımızı ve yenilgilerimizi burada tutarız.Bir kanalizasyon gibi.Rögar kapaklarını açtığında artıklarınla karşılaşacaksın .' Bir rögar kapağının önüne geldi . Üstünde : Gönlünün Pamuk prensesleri ve gerçekler ' Kapağı açtı.Karşısında Orta 2 de ki sınıfı geldi .Bir ders vaktiydi . Hemen tanıdı .Arkadaki adam .Birşeyler yazıyordu. Dersten bağımsız bir yapı kurduğu belliydi. 'Yanıma gidebilirmiyim ? ' 'Evet ama karışma! '
Yanına gittiğinde kağıtın ne olduğunu hatırladı.Ergen adam adayı önde dersi dinleyip , teneffüsü iple çeken kına rengi saçlı kıza yazılan bir mektuptu . Bu mahallede oturuyoprdu .Arada eteğinin üstüne koyduğu telefona bakıyordu kzı . Bu manzarayı izledi .Hadi Atabek ergeni seni göreyim . Neydi bu kızın ismi ? Ferhunde Sonunda ders bitti. .Ergen Atabek sınıf tenhalaşınca mektupu masasına koydu . Sonunda okundu mektup .Kız o zamanlar kendisini himaye eden çocuğa bir şeyler fısıldadı .Rahatsızdı .Sonra kendi arkadaşına birşeyle fısıldadı . Sonuunda Atabek in yanına geldiler .Başladılar nutka ; ' Sana böyle şeyler yakışmaz .' İnsanları rahatsız etme !' 'Senin sevgilin vatanın olmalı ' vs. O an Atabek i, Atabek gördü .Bir yere çökmüş kitap okuyordu. Acıyı hissetti. Acı onu kavrayıp sarsmıştı sanki. 'Buradan çıkmak isityorum .' 'Olur .İlerle ' Geçmişi görünce biraz garip olmuştu .O zamanlar bir aile dostunundan aldığı kitapları hatim ediyordu .Hayaller kuruyordu şimdi ki Atabekle ilgili .' Böyuledir o zaman bu anı biri sana anlatsa lar bir güzel söverdin. ' Biraz ilerdi . Şimdi önüne Lise 4 deki hali önüne geldi . Gözlüklüydü . Saçı sağa yatıktı . Elinde Kafka vardı . Oturmuş birini izliyordu . Bir kızı .. İsmi galiba Esra ydı .İstanbuldan taşınmış bir adamın ilk kızıydı .
Saçları gene kına rengindeydi. Kulaklıkla şarkı dinler haldeydi. Atabek Kafkadan bir sözü deftere yazdı :Kafes kuş aramaya çıktı.' Yanına gidecekti .O an garip birşey oldu : Atabek genç Atabekin beyninden geçenleri hissetti .O düşünceler beyninde bir teyp gibi çaldı: 'O salaş ve birazcık garip Kimliğini oluşturamamış , kimliksiz . ' Bu sözler karşısında ki kızın kendisi hakkında fikirleriydi. Acıyı ve yenilmişliği hissetti. Gözünden iki adet H20 süzüldü.Niçin insan ağlar ? İlk kim ağlamış ? Acıya karşı bedenin bir tepkisi mi ? Neyse ney Ağlamak iyidir . İyidir yani
Bu kapaktan çıktı .İlerledi . Başka bir kapağın önüne geldi .''Büyük acılar '' Karşısına o an geldi .Saat 19:30 du . Tapu müdürü Selahattin bey işten gelmiş , haberleri izliyordu . Birazdan ölecek ve evi yanacaktı .Kendisini aradı . Daha evine gelmemişti. ''Karışma '' '' Neden ?'' Babası ölmemeliydi. ''İnsan hüsran içindedir.'' Öyle Tanrım öyle .Karşsısına çıktı '' Merhaba delikanlı .Ben senim .Yani gelecekte ki sen Baban birazdan ölecek birşeyler yap . ''Delimisin be ?'' Niye böyle şeyleri demek şeytana atfedilir ? Elcevap: Çünkü sadece delilerin beyinlerinde bariyerler yoktur .
'' Haydi hızlı ol babamızn ölmesini istemeyiz .'' ''Peki gelcek nasıl ?'' '' Aynı koçum yaşıyorsun '' '' Ne yapacağız ? '' ''Birazdan evin önüne siyah bir araba gelecek . Onu ihbar edeksin . Tamam mı? '' Galiba babası kurtuldu .Güzel günler göreceğiz .Evet .Fakat olanlar bir facia idi . Siyah araba evin önüne geldi. 4 tane siyah giyimli sakallı adam indi. İçlerinden biri uzakta ki delikanlıyı tanıdı . '' Onun veledi bu ! Bizi polise ötüyor.Sıkın'' İki kurşun.İki kurşun onun göğsünü deldi. Ve gene yıkıldı . Rögar sallandı .Ve çökmeye başladı .'' Sen ne yaptın ? Sen Sünnetullaha karşı geldin ! Sırf bir insan uğruna Allahın en büyük mahlukunu kendi acıların yüzünden değiştirmeye kalktın .Ve kaybettin .Bak evlat bu yol sadece izlemen içindi .Ama siz nefis maymunları niye böylesiniz ? Hep böyle mi olmak zorundasınız ? Harut ile Marut sadece sizi denemek için gönderdi .Fakat siz gene nifak karıştırdınız . Siz niye böylesiniz ? Sizi küçük gören İblisin uşağı nefse uyup bizim aynamızı karartırsınız ? Niye o pis arzularınız yüzünden '' ''Ne yapacağız şimdi ? ''Drama yolu ateş ister . Elinde ki değerli her şeyi ortaya at .Hemen yap .Drama yolu çökmeden bunu yap .'' Aklına gelen her değerli şeyi ortaya attı.Ne yapmıştı ? Babasını kurtarmak .Yani kaş yapmak .Ama göz çıkarmak .İnsan böyledir .''İnsan ne nankör'' Doğru nankör .Herşeyini ortaya koydu .Dilenci ateşi yaktı .Ateş büyük bir dumanla ortalığı sardı . Ve Salı gecesine gelindi.
Kaldırım taşına uzandı .' 'Alsa Kaldırımlar bu ateşi '' Ağladı .Son kalan yaşlarlada ağladı .Ağladı .''Ölse kaldırımların karasevdalı eşi...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)





